Ana içeriğe atla

Kütüphaneden #4 - H. C. Armstrong - Bozkurt: Ama Nasıl Bozkurt


Kısa Kitap Tanıtımı:
     
Kitap dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde doğduğu çevreden Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan zamanı anlatırken ikinci bölümün sonu da Samsun’a gitmeden önce son buluyor. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde Birinci Dünya Savaşı sonundan başlayarak, Kurtuluş Savaşı ve modern Türkiye’nin inşası için yaptığı çalışmaları anlatarak kitabını sonlandırmış.
     
Biyografi türündeki kitabın orijinal adı Grey Wolf’tur. İlk olarak 1932 yılında yayınlandı. Atatürk’ün sağlığında yayınlanan ilk Atatürk biyografisidir. Ancak kitabın yurda girişi Bakanlar Kurulu kararınca yasaklanmıştır.
     
Kitabın yazarı Harold Cortenay Armstrong(1892-1943) İngiliz ordusunda yüzbaşı olarak görev almıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Yemen’de Türklerin eline esir düşerek Türkiye’ye getirildi. Savaş bitmeden kısa bir süre önce görevlilere rüşvet vererek Türkiye’den kaçmayı başardı. İngilizlerin İstanbul’u işgalinden sonra İstanbul’da görevlendirildi.  1923 yılında Türkiye’den ayrıldı. 1927 yılı başlarında tekrar savaşın verdiği zararları tamir için kurulan uluslararası komisyonda delege olarak İstanbul’a dönmüş ve 1927-1928 kışında İstanbul’da bulunmuştur.
     
Kitabın Önemli Kısımları:
      
Atatürk’ün çocukluk ve gençlik yıllarından bahsederken en çok vurguladığı kişilik özellikleri geçimsiz, isyankâr ve uyumsuz olduğu. Yazara göre, gelecek yıllarda özellikle İttihat ve Terakki yıllarında sürekli bir öfke ve kıskançlık hali içinde. Okul yıllarından itibaren askerliği çok sevdiğini ancak politikaya büyük heves beslediğini söylemektedir. Hatta daha 1905’te mezun olmasından itibaren etkili bir politikacı olduğunu ve her görev yerinde etrafına rahatlıkla yeni kişiler toplayabildiğinden bahsetmekte.
     
Atatürk’ün kişiliğini oldukça kibirli bulmaktadır. Onu anlatırken bir noktada çok takdir edip ardından gelen cümleye ama ekleyerek takdir etmediği kısımları da belirtiyor. Kendisine rakip olan asker ve siyasetçi hiç kimseden hoşlanmazdı ama kahraman ve yürekli düşmanlarına saygı duyardı, demektedir. Hatta Büyük Taarruz’un ardından esir düşen Yunan komutanın acizliğini görünce kendisine denk bir düşman olmadığını düşünerek üzüldüğünü belirtmektedir.  Bence savaşçılığını şu sözlerle betimlemiştir: “Onun sözlüğünde kan ve acı ya da duygular ve insanlar değil, gerçekler, coğrafi olgular, haritalar, hücum saatleri, yürüyüşe geçen kolların sayısı, asker ve tüfeklerin miktarı vardı.”


“Savaşlarda tutumu, sarsılmaz cesareti ve kararlılığı çevresindekilere ilham verdi.” “Sorumluluk almaktan hiç kaçmadı.” “Adeta bir metanet anıtı.” “Olağanüstü akıl ve kişilik sahibi.” Tüm bunlar Atatürk’ün savaşlardaki tutumuna karşı yaptığı yorumlar. “Hırs ve liderlik tutkusu” ise bir başka yorumu. Ancak tüm bunları anlatırken bahsetmeyi ihmal etmediği bir diğer nokta Mustafa Kemal’in talihi. “Askerleriyle beraber savaşır ancak ona hiç kurşun isabet etmezdi” diyor. Ancak unutulmamalıdır ki kader gayrete âşıktır. Liman Von Sanders’in şu sözünü hatırlatır; “Büyük liderlerin en önemli özelliklerinden birisi de şans meleğinin onları hiç terk etmemesi idi. Ve kendisi ekler; “Diğer bir liderlik özelliğine daha sahipti ki o da eline geçen şansı en iyi şekilde kullanmaktı.”
     
Mustafa Kemal’in askerliğinde ve cumhurbaşkanlığında her zaman bir diktatör olduğunu belirtiyor. Atatürk’ün böyle olması gerektiğine dair Atatürk’ün konuşmalarını örnek gösteriyor. Kendi ise bu konu hakkında şu yorumu yapıyor: “Evet… Mustafa Kemal tüm canlılığıyla bir diktatör olarak yaşadı. O, fırsatların ve şartların yarattığı bir insandı. Eğer O, Orta Asya’nın göçmen kabilelerle kaynaştığı çağda yaşasaydı, Süleyman Şah’ın yaptığını yapar ve Bozkurt bayrağı altında ve bozkurt ruhuyla halkını sevk ve idare ederdi.” “Cengiz Han çağında yaşasaydı; cengâverliği ve duyguların, merhametin, vefanın zayıflatmadığı azmi sayesinde O’nu gölgede bırakırdı. Onun gibi dağlı süvari kabileleriyle şehirler işgal eder, memleketler harap ederdi.”
     
Kumarından, içkisinden ve kadınlara bakışından da bahseder.  Şöyle demekte: “Sofya’da kendini eğlenceye ve kumara verdi. Kokteylleri ve defileleri hiç kaçırmıyordu.” Kadınları bir eğlence aracı olarak gördüğünü ve saygısı olmadığını da pek çok yerde söylemektedir.
     
Sayfa 145’te İnönü Meydan Savaşı’nı Kemalistlerin ilk askeri zaferi olarak adlandırıyor.
     
Olayları hikâyeleştirerek anlatma kaygısı çok gözüme çarptı. Bana göre bu da nesnelliğinden uzaklaşmasına neden olmuş. Kamer Yayınları kitabın içindeki bazı çarpıtmaları ve yanlışlıkları giriş kısmında özetlemiş.


Kitaba Verilen Tepkiler:
      
Kılıç Ali hatıralarında kitap için: “Armstrong ismindeki meşhur bir Türk düşmanının yazdığı kitapta, Atatürk’ün aleyhinde bazı kısımlar vardı ve bunun için de Hükûmet tarafından memlekete sokulması men edilmişti.” diye yazmıştır.
     
Hükûmetin yasakladığı kitabı merak eden Mustafa Kemal, yurt dışından orijinal bir nüshasını getirtti, ünlü sofralarından birinde geç vakitlere kadar ilgililere anında tercüme ettirerek okuttu, dinledi. Mustafa Kemal hiç kızmamış, aksine "Bunun ithalini menetmekle hükümet hataya düşmüş. Adamcağız yaptığımız sefahati eksik yazmış, bu eksiklerini ben ikmal edeyim de kitaba müsaade edilsin ve memlekette okunsun!" diye latife etmişti.
     
Mustafa Kemal sofrasında verdiği bu sözü unutmadı, kitapla ilgili kimi düzeltmeleri yaptı ve bunlar Necmeddin Sadak'ın kaleminden 7 Aralık 1932'de "Akşam" gazetesinde yayımlandı. Atatürk'ün cevabı, daha sonraları Sadi Borak tarafından Armstrong'tan Bozkurt: Mustafa Kemâl ve İftiralara Cevap ismiyle kitap olarak da yayımlandı.
     
Kitap, Türkiye'de büyük tepki çekti ve İsmet İnönü başkanlığındaki bakanlar kurulu kararıyla yurda girişi yasaklandı.
     
Kitabın Türkiye'deki ilk çevirisi Peyami Safa tarafından 1955 yılında yapılmıştı. Kimi bölümleri atlanarak yapılan bu çeviri özgün metnin yaklaşık üçte biri kadardı. İstanbul Sel Yayınları’ndan çıkan kitap zaten küçük boy ve 95 sayfaydı. Oysa özgün versiyonları 300 sayfaya yaklaşıyordu.
     
2005 yılında "Nokta Yayınları"ndan çıkan çevirinin kapağında "Kadıköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 31.1.1997 tarih ve 1997/23 müteferrik no'lu kararına göre 5816 sayılı kanuna aykırı bulunan kısımlar kitaptan çıkarılmıştır" ibaresi yer almaktaydı. Böylece sayfa sayısı 248 oldu.


Prof. Dr. Mustafa Yılmaz bir makalesinde ("Harold C. Armstrong'un ‘Grey Wolf Mustafa Kemal An Intimate Study of A Dictator' (Bozkurt Mustafa Kemal) Kitabı Üzerine", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.XI, Sayı:33, (Kasım 1995), s.721-756.) Atatürk’ün bu kitaba kızdığını ve bu yüzden Necmettin Sadak aracılığıyla gazete de bir yazı yayımlandığını söylemiştir. Makalesini şu şekilde sonlandırmaktadır: “ Armstrong’un kitabı ne Batı’nın ne de İngiliz kamuoyunun görüşlerini içermekteydi, kitap sadece kendi kişisel hayali idi.”

Yorumlar

  1. Çok teşekkür ederim bana çok yardımcı oldu eminim ki şans kaczanıcak

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başarıda Şans mı Çalışmak mı Daha Etkili?

Az sonra okuyacağınız yazı, 2012  yılında sınıfımızda yapılan bir münazara yarışması için hazırladığım bir yazıdır. Münazara tartışma konusu "Başarı da şans mı çalışmak mı daha etkilidir?" .       Benim başında olduğum grubun savunduğu görüş şansın daha etkili olduğunu savunacaktı. Öğretmenimiz bana bunu savunmam gerektiğini söylediğinde "kesin yenildik" dedim. Çünkü inancım çalışmaktan yanaydı. Çalışmak konusunda daha ikna edici deliller bulabilirdim. Tabi bana düşen konuyu araştırmaya başlayınca konu hakkında daha çok düşünme imkanı buldum:       "Şansın sözlük anlamı talih, dil derneğine göre ise rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç. Günlük hayatta da çok kullandığımız bir kelime.       Konumuz bugün 'başarıda şans mı çalışmak mı etkili?'. Biz doğaüstü güç olan şanstan yanayız.       Aslında hayatımızı belirleyen en önemli unsurlardan biri şanstır denebilir. Günlük hayatta

Beylikler #3 - Germiyanoğulları Beyliği Tarihi

Adının Menşei              On üçüncü yüzyılın sonlarında Kütahya çevresinde kurulan bu beyliğin adı konusunda başlangıçta Kirman mı yoksa Germiyan mı olduğu şeklinde bir okuma farklılığı ortaya çıkmışsa da, sonradan Germiyan olduğu kesinleşmiştir. [1]              Farsça kökenli bir kelime olan “Germiyan”, Türk topluluklarından bir aşiretin adı olarak kullanılmıştır. [2] Germiyan aşiretinin adı genellikle kaynaklarda “Etrak-i Germiyan” [3] veya “Türkan-ı Germiyan” şeklinde geçmektedir. Germiyan adı bir grubun adıdır ve başka beyliklerde görüldüğü gibi grubun(beyliğin) başındaki yönetici ailenin adı değildir. Germiyan Türkleri bu ismi Malatya çevresinde oturmuş oldukları aynı adla anılan bir yer adından almışlardır. Zira Selçuklu devrinde, Malatya yöresinde bir yer “Germiyan” adıyla anılmaktaydı. [4] Germiyan, Türk aşiretlerinden bir aşiretin adı iken sonradan beyliğin ve ailenin adı olmuştur. [5]              Ancak Germiyan beyliğinin kökeni mevzusunda bir ba