Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İçimdekiler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

1 Film 10 Söz - Peaceful Warrior Filminden 10 Etkileyici Söz

"Bilgi, bilgelikle aynı şey değildir. Cam nasıl silinir bilirsin, değil mi? Bilgelik onu yapmaktır." "İnsanlar düşünceleri değillerdir. Öyle olduklarını sanırlar ve bu onlara hep üzüntüyü getirir." "İhtiyacın olmayan her şeyi dışarı atmayı öğrenmelisin. Çöpü dışarı at. Çöp seni önemli olan tek şeyden uzak tutar, şu andan." "Bir savaşçının ilk farkındalığı bilmemektir." "Korktuğunda kılıcı kullan. Çek ve zihni dilim dilim doğra. Tüm o pişmanlıkları, korkuları ve geçmişte ya da gelecekte yer almaya çalışan her şeyi doğra." "Savaşçı olmak incinmeye tamamen açık olmakla ilgilidir." "Savaşçı eylem yapar, bir aptal reaksiyon gösterir." "Başlamak veya durmak yok, sadece yapmak var." "Neredeyse tüm insanlık senin içinde bulunduğun çıkmazda. İstediğin şeyi elde edemeyince acı çekersin. İstediğin şeyi elde ettiğinde bile acı çekersin çünkü onu sonsuza kadar elinde tut

Çember Genişliyor!

Bir çember daralırken aynı zamanda nasıl genişliyor hissi verebilir? Aynı anda genişlerken nasıl daralıyor olabilir? Cevap veriyorum: Teknoloji ile. Yaşadığımız her dakikanın içinde olmak isteyen bir teknoloji ile. Aldığımız nefesi dahi takip etmek isteyen, attığımız her adıma şahit olmak isteyen bir teknoloji ile. Sloganları ise oldukça cezbedici; "Paylaşmak Önemsemektir". Sevmediği bir işe sahip olan Emma Watson (Mae), The Circle (aynı zamanda filmin adı) şirketinde çalışan arkadaşı sayesinde orada işe girer. Bu iş yeni bir dünya demektir. Daha canlı, sosyal, büyük bir dünya. Mae'i cezbeden, sürekli içine çeken bir dünya. Aslında film tanıtmıyorum. Hayatımıza girmesi muhtemel bir teknolojiden bahsediyorum. Black Mirror bölümü gibi izleyebilirsiniz. Onun kadar kaliteli olmasa da... Veyahut okuyabilirsiniz. Çünkü film bir kitap uyarlaması. Hatta ben okumanızı tavsiye ediyorum. Ütopyalara ve distopyalara meraklı olanlar kitabı okusunlar, ardından filmi izlemek

Bir Diziden Çok Müzik Kutusu: Suits

Pek çok insan için Prens Harry ile evlenip prenses olan kadın yalnızca Megan Markle adında bir Amerikalı oyuncuydu.  Ama bazıları için prens ile evlenen, Suits dizisinin Rachel Zane'i idi. Çalışkan bir avukat adayı olan Rachel Zane.  Seveni de çok sevmeyeni de. Dizideki rolünden bahsediyorum tabi ki. Prenses olduğu için kıskanıp üstünü karalamaya çalışanlardan değil. Sevmeyenler, oyunculuğunu sevmeyenler ve baş rolümüz Mike Ross'a yakıştırmadığı için sevmeyenler olarak da ayrılıyor galiba. Ancak beni ilgilendiren Rachel Zane'in pardon Meghan Markle'ın prenses olması ya da nasıl bir oyuncu olduğu değil.  Dean Lewis kimdir? Peki ya Tom Walker? Barns Courtney ismi ne ifade ediyor? The Heavy grubunu bilmek insana ne kaybettirebilir veya kazandırabilir?  Müzik ile ilişkiniz nasıldır bilmem. Hayatınızın neresinde konumlandırırsınız, hangi tarz müziklerden hoşlanırsınız bilmem. Eğer, önemliyse sizin için müzik ve yeni türlere açıksanız okumaya devam ed

Zıplama Vakti: Merhaba Yeni Dünya

Bu yazıyı yazıyorum çünkü geçen sene (2016) bir film izledim. İntersteller ( Yıldızlararası ). Son sahne geçti, isimler akmaya başladı ama ben bekledim. Ekrana öylece baktım. Tüm görüntü ve sesler son bulunca elime kalemi alıp bir şeyler karalamaya başladım. Sonunun nereye varacağını bilmeden. Öyle ki ertesi gün derste, gece karalamaya başladığım yazının devamını yazarken buldum kendimi. Aklıma ilk gelen şey "bir gün dünyamızı tamamen terk edersek eğer bunun sebebi ne olur, kim olur? Dünya dışı sebepler mi yoksa bizler mi?" Uzay araştırmaları, dünya dışı yaşam, Mars'ta koloni... Bunlar harika çalışmalar. Ancak demek istediğim, Dünya yok olunca ve yeni bir gezegende yaşamaya başlayınca mı akıllanacağız? Tam şu anda insanlık olarak en gelişmiş noktadayız. Ve geçen her dakika daha da zeki varlıklar olmaya devam edeceğiz.  Tarihçiler günümüzün düşünce dünyalarıyla geçmişteki olayları açıklayamazlar. Bu hataya götürür. Bunun sonucunda doğru yargılara ulaşılamaz. Gel

Bir Şey Söylemek İstiyorum

Her zaman söyleyecek iki çift lafımız olur. Mesela bir "an" yaşanır ve o "an"ı kelimelere dökmeye çalışırız. Duygularımızı, hissettiklerimizi, düşündüklerimizi, kafamızın içinde beynimizden bağımsız dönüp duran çoğu şeyi kelimelere yansıtmaya çalışırız. Ben bu konuda pek başarılı olamıyorum. Zorluyorum, deniyorum, istiyorum. Aslında böyle bir şey mümkün mü ki? Şair veya yazar değilim. Ancak onlar da düşündüklerini yazıya dökmekte ne kadar ustalar? Ne kadar usta olabilirler ki? İşte bu yazıda bunun cevabını arıyorum.  Düşüncelerimin, daha önceden başkası tarafından daha iyi bir şekilde söylenmiş halini buldum hep karşımda. Şans eseri veya arayarak. Bu sebeple bir sözler arşivi tutmaya başladım kendime. Düşünmeyi bırakmadım elbette. Düşüncelerimi daha saygın bir hale getirmeyi öğrendim. Adını anımsamadığım bir filmde karakter lafına "babam bana hep şunu derdi" diye başladı. Bir sonraki sahnede yanında bulunana "babam böyle bir şey demedi ama insanlar

Ben Kapitalizmim

"Merhaba Ben Kapitalizm, Küçük kızlarınızı Barbie bebeklerle büyüttüm, 'bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar' diye neden şaşırıyorsunuz! Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım! İstediğimi de elde ettim. 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşünden rahatsız.       Ben Kapitalizmim! Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesi için yetiyor!       Ben Kapitalizmim ve bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki hırsız bir CEO'nun hikayesi sizin için azim ve başarı hikayesi olabiliyor.       Ben Kapitalizmim ve ortalama bir insan günde 5,5 saat TV izlediği, kitap okumadığı, tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok!       Ben Kapitalizmim ve Steve Jobs tabii ki çok önemli biriydi, ancak %1'inizin ihtiyacı olan makineleri Üçüncü Dünya Ülkelerinde, ucuz işçilerle üretmekte çok başarılıydı. Elbette bütün kapitalistler birer aziz gibi konuşacaklar, tıpkı Bill Gates gibi

Başarıda Şans mı Çalışmak mı Daha Etkili?

Az sonra okuyacağınız yazı, 2012  yılında sınıfımızda yapılan bir münazara yarışması için hazırladığım bir yazıdır. Münazara tartışma konusu "Başarı da şans mı çalışmak mı daha etkilidir?" .       Benim başında olduğum grubun savunduğu görüş şansın daha etkili olduğunu savunacaktı. Öğretmenimiz bana bunu savunmam gerektiğini söylediğinde "kesin yenildik" dedim. Çünkü inancım çalışmaktan yanaydı. Çalışmak konusunda daha ikna edici deliller bulabilirdim. Tabi bana düşen konuyu araştırmaya başlayınca konu hakkında daha çok düşünme imkanı buldum:       "Şansın sözlük anlamı talih, dil derneğine göre ise rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç. Günlük hayatta da çok kullandığımız bir kelime.       Konumuz bugün 'başarıda şans mı çalışmak mı etkili?'. Biz doğaüstü güç olan şanstan yanayız.       Aslında hayatımızı belirleyen en önemli unsurlardan biri şanstır denebilir. Günlük hayatta

Tarih-Siyaset İlişkisi Üzerine Kısa Bir Yazı

"Tarih, gerçek tarihçiler için bir ikilemdir. İstemediğin bir sonuçla karşı karşıya kaldığın zaman bunu görmezden mi geleceksin?"       Bu cümle içindeki soru, tarih açısından önemli bir noktaya dikkat çeker. Bir an için gerçekten bir tarihçi olduğunuzu hayal edin. Bu zamana kadar doğru bildiğiniz, düşüncelerinizin altyapısını oluşturan görüş, belgelerle tamamen çürütülmüş. Ne yaparsınız? (Bu noktada şu yazımıza da göz atabilirsiniz:  Backfire Effect ve Backfire Effect'e Karşı Saldırı ) Görmezden gelip, kendi görüşünüze dayanak oluşturacak belgelerin peşinde koşturmaya, bu belgeleri kendi görüş açınızdan yorumlamaya ve görüşünüze sarılmaya devam mı edersiniz yoksa yanlış biliyormuşum, gerçekler ortaya çıktığına göre tarihi bunun üzerinden yorumlamaya devam edeyim mi dersiniz?       Tarihi siyasetten ayrı tutmak neredeyse imkansızdır .  Bir tarih dergisi alın elinize ve aynı konunun anlatıldığı sayfaları açın. Bu okumaların ardından derginin hangi siyasi görüşe yakın o