Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kütüphaneden #2 - Braudel'in Bellek ve Akdeniz'i: Roma Akdeniz'in Tamamı Haline Geliyor

Yüzyıllar boyunca aynı bölgelerden birçok farklı kültür ve medeniyet geçti. Geçmişte böyleydi ve gelecekte de böyle olmaya devam edecek. Fernard Braudel’in kitabı için bahsedeceğimiz çok fazla kültüre ve medeniyetlere ev sahipliği yapan bölge büyük bir iç deniz olan Akdeniz’dir. Her ne kadar farklı kültürleri ve medeniyetleri ağırlasa da Akdeniz insanı birbirinden çok farklı değildir. Akdeniz için tarih tekerrürden ibaret değilse de, hep aynı kumaştan dokunmuştur, der Braudel. Bütün dağlar, bütün taşlar Akdeniz’in bir ürünüdür. Akdeniz ise Tethys’in sularından geriye kalan kütledir. Akdeniz’e kıyısı olan her halk aynı kaderi yaşama potansiyeline sahiptir. Olympos Dağı, Herakles Sütunları geçidi bölgesi, Çatalhöyük’teki yanardağ patlama duvar resimleri, Sahra Çölü, Nil Deltası, Kudüs’ü ile bir bütün, ortak bir mirastır. Ege’deki Adalar, Sicilya, Girit, İtalya Yarımadası, Anadolu Yarımadası, Yunanistan Yarımadası hepsi bir kültürün temsilcisidir. Akdeniz

Ammianus Marcellinus: Romalı Bir Tarihçi

IV. yüzyıl Roma tarihçisidir. 322-400 yılları arası yaşadığı düşünülüyor. ‘ Res Gestae’ 31 ciltlik Roma Tarihi kitabının adıdır. Türk tarihi açısından kayda değer bilgileri vardır. Bunun sebebi, Hunlardan bahseden ilk Roma kaynağı olmasıdır. Res Gestae , Tacitus’un eserinin devamı şeklinde görülebilir. Nerva’nın ölümünden (98) Valens’in ölümüne (378) olan olayları anlatmaktadır. Yazdıklarının çoğu günümüze ulaşamamıştır. 353 yılından sonraki 18 kitap günümüzde bize bilgi veren kaynaklar olarak bulunmaktadır. Tarihini; Tacitus, Herodotos, Strabon, Xenophon, Josephus, Karrhai’li Magnus gibi antik çağ yazarlarının eserlerinden, Roma’daki resmi belgelerden yararlanarak yazmış ve kendi gözlemlerini de ilave etmiştir. Antik tarih yazıcılığının son temsilcisi olarak anılmaktadır. Marcellinus’un ölümünden sonra Anonymus Valesi, kaldığı yerden tarihi olayları anlatmaya devam etmiştir. Kitabından Hunlarla ilgili bir bölüm: “ Hunlar, Alanları mağlup edip onlarla ittifak anlaşma

Hristiyanlığı ve Kilise'yi Etkileyen Bir Din Adamı: Aziz Augustine

354’te Roma İmparatorluğu’nun Kuzeybatı Afrika eyaleti Thagaste ’de doğdu Aziz Augutine.  Pagan bir baba ile Hıristiyan bir anne nin çocuğudur. Yaşadığı zamanlar Roma'nın çöküşüne ve Hıristiyanlığın kabulünün hemen ertesine denk gelir. Ataları muhtemelen Kartacalı Berberiler olan Augustinus, Roma kültürü içinde eğitilir ve Latince dışında hiçbir dil öğrenmez. 17 yaşında Kartaca’ya gider. Bir yandan Roma Afrikası’nın başkentinde yaşayan öğrencilerin çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da Latin tarihçileri ve şairleri inceleyerek retorik konusunda kendisini yetiştirir. Akıl dışı masallardan ibaret gördüğü Kitab-ı Mukaddes ’in karşısına koyduğu felsefeyi, Hortensius’nda keşfeder. Aynı dönemde kendisine 15 yıl bağlı kalacağı bir eş seçer. 372’de  Mani felsefesi ni keşfeden Augustinus, dokuz yıl Mani felsefesine bağlı kalır. Bu felsefeye göre dünya “ iyi ile kötü arasında paylaşılmıştır ve maddenin koyu karanlığı ruhun ışığını karartmaktadır .” Böylece bu felsefeye ba

Kütüphaneden #1 - Abbas Sayar'ın Yılkı Atı

Yılkı Atı, Abbas Sayar’ın kısa bir romanıdır. Defterden silinmiş, artık düşünülmeyen bir atın doğaya bırakılması ve başından geçenler romanımızın konusu. Öncelikle ‘Yılkı’ kelimesinin anlamından bahsedelim. Türkçe bir kelimedir, doğaya bırakılmış at sürüsü olarak sözlüklere yansımaktadır. Romanımızı okuyunca daha iyi anlayacağınız üzere şu tanım daha açıklayıcı olacaktır: "Günümüzde çiftçi gibi hayvana ihtiyaç duyan fakat hayvanı besleyebilecek maddi gücü olmayan kişiler, atlarını kendi kendilerine yiyecek bulmaları için doğaya salarlar, sıcak mevsimde hayvana ihtiyaç duyulduğunda yakalarlar. Fakat bu uygulamanın yapıldığı yerlerde yabanda gezen çok at olduğundan tekrar aynı at yakalanamayabilir. Sonuçta, ihtiyaç bir hayvan olduğundan hangi hayvanın yakalandığı önemli değildir. Böylece at seneden seneye başka kişilerin hizmetinde de kullanılabilir." Amacım özet çıkarmak değil kitaba karşı merak uyandırmaktır. Kahramanımız Doru isimli kısrak, gençliğinde tozu duman

Beylikler #1 - Aydınoğulları Beyliği

       XIV. yüzyıl başında Büyük Menderes’ten itibaren Tire, Ayasuluk(Selçuk) ve Birgi bölgesinde kurulan bir Türk beyliğidir.      13. yüzyılın ortalarından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuvvetten düşmesi dolayısıyla uçlardaki nüfuzunun günden güne azalması, Bizans’ın da daha çok Balkanlara önem vermesi yüzünden Anadolu’yu mukavemetsiz [1] bırakması gibi sebeplerle batıdaki uç beylikleri saldırı durumuna geçmişlerdir. Aydınoğulları Beyliği kurucusu Mübarizeddin Gazi Mehmed Bey de ilk zamanlarda Germiyan ordusu subaşısı idi. Germiyanoğlu beyi, Aydınoğlu'nu Ege taraflarına göndermiş ve o da zaptettiği yerlerde bir beylik kurmuştur. Batı Anadolu'da Büyük Menderes nehrinden kuzeye olan Türk istilâsı şu suretle gelişmiştir: Lidya’dan kuzeye doğru Mizya (Balıkesir ve havalisi) ve Hellespont'a kadar olan yerler Kalem Bey ile oğlu Karasi tarafından ve Filadelfiya yani Alaşehir batısından itibaren Ege Denizi’ne doğru olan saha Saruhan Bey tarafından ve Büyük Me