Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osmanlı Kuruluş Dönemi Yerli, Yabancı ve İslami Kaynakları Derlemesi

15. yüzyılın son 20 yılından önceki dönemden çok az sayıda orijinal malzeme kalmıştır. 14. yüzyıldan neredeyse hiçbir şey kalmamıştır. Bu dönemden kalan herhangi bir kronik yoktur. Bu yüzyıldan günümüze tam olarak kalan tek tarih çalışması, muhtemelen 1390’larda kaleme alınmış Ahmedi’nin manzum Dasıtan-i Tevarih-i Al-i Osman ’ıdır (İskendername). Bu, müstakil bir çalışma olmayıp bir Osmanlı şehzadesine ithaf edilmiş uzun bir epik destanın küçük bir parçasıdır. Dahası, gerçek bir olay anlatıdan ziyade ahlakçı bir metindir. Ahmedi aslında şairdir. Uzun süre Kütahya’da yaşamış ve Mısır’da tahsilat görmüştür. Timurluların döneminden sonra Süleyman Çelebi’nin sarayına girmiştir. İskendername 800 beyitlik bir eserdir. Son bölümü 340 beyittir, Ertuğrul’dan Emir Süleyman’a kadar anlatılıyor. Bu eseri kaynak olarak kullananlar: Şükrullah, Karamanlı Mehmed Paşa, Mehmed Kanevi, Ruhi, Sarıca Kemal, Neşri. Muhtemelen yine 1390’lara ait bir diğer tarihsel çalışma ise özgün haliyle bugü

Marcellinus, Priskos ve Jordanes'in Hunlar Hakkında Yazdıkları

Tarihçi, erken dönemlere doğru indikçe genellikle veri havuzunda bir daralma ile karşı karşıya kalır, aynı durum bu dönemlerdeki tarihsel metinleri kaleme alanların biyografileri bağlamında da geçerlidir. Hunlar hakkındaki en önemli erken dönem kaynağı, büyük ihtimalle hayatı boyunca tek bir Hunla bile karşılaşmamış, Romalı bir asker olan Ammianus Marcellinus’a (İ.S. 330-395) dayandırılır. Roma İmparatorluğu hakkında yazdığı otuz bir ciltten oluşan çalışmasında Hunlar hakkında bilgiler bulunmaktadır. Ne var ki, çalışmasının yalnızca son on sekiz cildi bugüne kadar ulaşabilmiştir. Ammianus’un Hunlar hakkında yalnızca antipati ile yazdığı bellidir; bu atlılar hakkında doğru olmayan ve gerçekleşmiş olması mümkün olmayan veriler kaydetmiştir. Bu veriler hakkında Howard bize şu bilgileri aktarmıştır: “Ammianus barbarlara karşı düzenlenmiş olan seferlerden söz eder; ne var ki bunlar, özellikle de Hunlarla ilgili kısımlar dikkat çekici bir şekilde önyargılarla doludur. Örn

Fuad Köprülü ve Annales Ekolü

1890 yılında doğmuştur. Fuat Köprülü’nün soyu IV. Mehmet zamanı sadrazamlık yapan Köprülü Mehmet Paşa’ya dayanmaktadır. 1907-1910 yılları arasında Mekteb-i Hukuk’a devam etmiş ve Fransızca öğrenmiş. Hukuk mektebini bitirmemiş ve kendi kendini yetiştirmeye karar vermiş. Bunun sebebi ise hocalarının, onlardan faydalanamayacağı kadar kötü hocalar olmasıymış. 1913 yılına kadar farklı yerlerde edebiyat öğretmenliği yapmış. O tarihte, İstanbul Darül Fünunu’na Türk Edebiyat Tarihi müderrisliğine getirilmiş. 1923’te Edebiyat Fakültesi dekanı olmuş, ''Türkiye Tarihi'' adlı kitabını çıkarmış. 1925’te Türkiyat Mecmuası’nı çıkarmaya başlamış, ünü giderek dünyaya yayılmış, birçok uluslararası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katılmış. 1928’de Türk Tarih Encümeni Başkanlığına seçilmiş. 1931’de Türk Hukuk Tarihi Mecmuası’nı çıkarmaya başlamış; 1932-1934 arasında Divan Edebiyatı Antolojisi’ni çıkarmış. 1933’te ordinaryüs profesör olmuş, İstanbul Üniversitesi’nde birkaç kez deka

Kütüphaneden #3 - Aytmatov'un Elveda Gülsarı'sı

Cengiz Aytmatov'un bu eseri ilk kez 1963 yılında yayımlandı. Abbas Sayar'ın 'Yılkı Atı' romanı için yazdığım yazıyı blog takipçileri biliyorlar ( Yılkı Atı - Abbas Sayar ). İki romanın benzerliği atlarının bir zamanlar rüzgar gibi koştuğu, herkesin hayran kaldığı atlar olmasıdır. Ancak insan da gençliğinde enerjik ve güçlü değil midir? Ne zamana kadar, tabi ki yaşlanıncaya kadar. Atlarımız da yaşlandıkları zaman yüzlerine bakan olmaz. Geçmişte yaptıkları önemli değil, geçti. Onları ilgilendiren, bana şuan katkı sağlayabiliyor mu? Bana nasıl bir ayrıcalık kazandırabilir? Roman, Gülsarı'nın sahibi Tanabay ve Gülsarı'nın köye dönerlerken atın yürüyemeyecek kadar yorulup adım atamamasıyla başlar. Yazar daha sonra hikayeyi geçmişten alarak kitabın sonunda, kitabın başındaki bu ana getiriyor. Bir şimdi yaşadıklarını bir de neler yaşadıklarını anlatarak hikaye ilerliyor. Orta Asya bozkırlarında geçen bir hikaye. Sovyet yönetimi altında yaşıyorlar. Zaten romanı okur