Ana içeriğe atla

Fuad Köprülü ve Annales Ekolü

1890 yılında doğmuştur. Fuat Köprülü’nün soyu IV. Mehmet zamanı sadrazamlık yapan Köprülü Mehmet Paşa’ya dayanmaktadır. 1907-1910 yılları arasında Mekteb-i Hukuk’a devam etmiş ve Fransızca öğrenmiş. Hukuk mektebini bitirmemiş ve kendi kendini yetiştirmeye karar vermiş. Bunun sebebi ise hocalarının, onlardan faydalanamayacağı kadar kötü hocalar olmasıymış.

1913 yılına kadar farklı yerlerde edebiyat öğretmenliği yapmış. O tarihte, İstanbul Darül Fünunu’na Türk Edebiyat Tarihi müderrisliğine getirilmiş. 1923’te Edebiyat Fakültesi dekanı olmuş, ''Türkiye Tarihi'' adlı kitabını çıkarmış. 1925’te Türkiyat Mecmuası’nı çıkarmaya başlamış, ünü giderek dünyaya yayılmış, birçok uluslararası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katılmış. 1928’de Türk Tarih Encümeni Başkanlığına seçilmiş. 1931’de Türk Hukuk Tarihi Mecmuası’nı çıkarmaya başlamış; 1932-1934 arasında Divan Edebiyatı Antolojisi’ni çıkarmış. 1933’te ordinaryüs profesör olmuş, İstanbul Üniversitesi’nde birkaç kez dekanlık yapmış. 1934’te siyasete atılarak Kars milletvekili olmuş. 1936-1941 arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’yle Siyasal Bilgiler Okulu’nda ders vermiş. 1935’te, Paris’te Türk Tetkikleri Merkezi’nde verdiği konferansların toplamı olan Les Origines de L’Empire Otoman (Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu) adlı kitabı yayımlandı ve büyük yankı uyandırmış. Heidelberg ve Atina Üniversiteleri ile Sorbonne Koleji'nce onursal doktorluk sanı verilen, bilim kuruluşlarınca onur üyeliğine seçilen Köprülü 1941’den sonra İslam Ansiklopedisi’nin yayımına katılmış. V.(Ara Seçim), VI., VII. Dönem Kars, VIII., IX., X. Dönem İstanbul milletvekilliğine, hem de İstanbul ve Ankara üniversitelerindeki görevlerine devam etmiş.

1966 yılında vefat etmiştir.

Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın makalesinden faydalandım ve kısaca şu satırları alıntılayabilirim:

"Mehmet Fuat Köprülü, ‘Türk Tarihinde İlk Mutasavvıflar’ adlı eserini henüz 28 yaşındayken kaleme almış. Türk tarihçiliğini yönlendiren bir isim olduğu apaçık. Batı Avrupa’da gelişen Annales Ekolü ülkemiz sınırları içine onun çalışmaları ile beraber girmiş. Yaşamı boyunca edindiği ilkeler, bu okulun ilkeleri ile paralellik göstermekteymiş. Öncelikle kendini geliştirmesini sağlayan bu ekol daha sonra Türk tarihçiliğinde bir gelişim süreci oluşturmuş."

"Onun ve kıymetli öğrencilerinin vefatları sonucunda önemli araştırmalar, konular yarım kalmış ve ilerleyen dönemlerde büyük farklılıklar yaratan yeni bir nesil yetişememiş. Yaklaşım ve perspektif alanında yapılan hatalarda araştırmaları kilitleyen bir noktaymış."

Bilimsel tarih perspektifi olmayan ülkemizde, ideolojilere göre oluşturulan bir ‘saptırılmış tarih’ olduğundan bahsediyor ki bu konuda yazdığı paragraflara bire bir katılıyorum.

ANNALES EKOLÜ

Tarihin, alanlar arası ve karşılaştırmalı çalışmayla yazılması, böylece, tarihin bir “bilim” olarak kabul edilmesi iddiasını taşıyan tarih okuludur. Adını Annales d’histoire Economique et Sociale adlı dergiden almıştır.

İki tarihçi, Bloch ve Febvre; 1921 yılında Bloch, 1922 yılında Febvre, Belçikalı tarihçi Henri Pirenne’e birer mektup yazarak, ondan, yeni kuracakları derginin (journal) başına geçmesini rica ediyorlardı. Pirenne, her iki Fransız tarihçinin ortak talebine, destek sözü vererek fakat ricalarını yerine getiremeyeceğini söyleyerek yanıt veriyordu. İlk mektubun üzerinden sekiz sene geçtikten sonra, 1929 yılında, Bloch ve Febvre, ortak kurucu müdürlük (directorship) görevlerini de üzerlerine alarak, daha sonra yirminci yüz yılın en büyük tarih okulu olacak Annales Okul’a da isim babası olacak olan Annales d’histoire Economique et Sociale adını verdikleri dergiyi kurdular.  Esasen tarihin saygınlığını yitirdiği bir dönemde çok farklı şeyler söyleyerek ortaya çıktı bu hareketin mensupları, aynı ekolün içinde yer almalarına rağmen hepsi birbirinden farklıydı, hiçbiri bir diğerini taklit etmedi, her biri "yeni ne yapabilirim, eskinin üzerine ne koyabilirim" derdinde olan insanlarmış. Bu anlayışın başında "disiplinler arasılık" vardı. 

Fernand Braudel, Georges Duby, Jacques Le Goff ve Emmanuel Le Roy Ladurie gibi ünlü tarihçiler tarafından benimsenerek geniş alanlara yayılsa da, bir XVI. yüzyıl uzmanı olan Lucien Febvre ile bir Ortaçağ uzmanı olan Marc Bloch tarafından kuruldu. Annales Okulu ve temsilcileri şu öncü fikirleri savunmaktaydılar (tamamıyla ve her şeyiyle blok bir Annales Okulu tarihçileri ve onların savundukları düşünceler gibi bir şey akla gelmesin, genel anlamda Annales mantığının temelinde yatan fikirler diyelim):

a) Olaylardan oluşan geleneksel tarih anlatısının yerini sorun odaklı analitik bir tarih anlayışı almalıdır.

b) Temel anlamda siyasete eğilen bir tarihin yerine insan faaliyetlerinin bütününe eğilen bir tarih geçmelidir.

c) Bu iki amacın gerçekleştirilebilmesi için, tarihin dışındaki diğer sosyal bilimsel disiplinlerle işbirliği yapmaya önem verilmelidir.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başarıda Şans mı Çalışmak mı Daha Etkili?

Az sonra okuyacağınız yazı, 2012  yılında sınıfımızda yapılan bir münazara yarışması için hazırladığım bir yazıdır. Münazara tartışma konusu "Başarı da şans mı çalışmak mı daha etkilidir?" .       Benim başında olduğum grubun savunduğu görüş şansın daha etkili olduğunu savunacaktı. Öğretmenimiz bana bunu savunmam gerektiğini söylediğinde "kesin yenildik" dedim. Çünkü inancım çalışmaktan yanaydı. Çalışmak konusunda daha ikna edici deliller bulabilirdim. Tabi bana düşen konuyu araştırmaya başlayınca konu hakkında daha çok düşünme imkanı buldum:       "Şansın sözlük anlamı talih, dil derneğine göre ise rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç. Günlük hayatta da çok kullandığımız bir kelime.       Konumuz bugün 'başarıda şans mı çalışmak mı etkili?'. Biz doğaüstü güç olan şanstan yanayız.       Aslında hayatımızı belirleyen en önemli unsurlardan biri şanstır denebilir. Günlük hayatta

Beylikler #3 - Germiyanoğulları Beyliği Tarihi

Adının Menşei              On üçüncü yüzyılın sonlarında Kütahya çevresinde kurulan bu beyliğin adı konusunda başlangıçta Kirman mı yoksa Germiyan mı olduğu şeklinde bir okuma farklılığı ortaya çıkmışsa da, sonradan Germiyan olduğu kesinleşmiştir. [1]              Farsça kökenli bir kelime olan “Germiyan”, Türk topluluklarından bir aşiretin adı olarak kullanılmıştır. [2] Germiyan aşiretinin adı genellikle kaynaklarda “Etrak-i Germiyan” [3] veya “Türkan-ı Germiyan” şeklinde geçmektedir. Germiyan adı bir grubun adıdır ve başka beyliklerde görüldüğü gibi grubun(beyliğin) başındaki yönetici ailenin adı değildir. Germiyan Türkleri bu ismi Malatya çevresinde oturmuş oldukları aynı adla anılan bir yer adından almışlardır. Zira Selçuklu devrinde, Malatya yöresinde bir yer “Germiyan” adıyla anılmaktaydı. [4] Germiyan, Türk aşiretlerinden bir aşiretin adı iken sonradan beyliğin ve ailenin adı olmuştur. [5]              Ancak Germiyan beyliğinin kökeni mevzusunda bir ba

Kütüphaneden #4 - H. C. Armstrong - Bozkurt: Ama Nasıl Bozkurt

Kısa Kitap Tanıtımı:       Kitap dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde doğduğu çevreden Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan zamanı anlatırken ikinci bölümün sonu da Samsun’a gitmeden önce son buluyor. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde Birinci Dünya Savaşı sonundan başlayarak, Kurtuluş Savaşı ve modern Türkiye’nin inşası için yaptığı çalışmaları anlatarak kitabını sonlandırmış.       Biyografi türündeki kitabın orijinal adı Grey Wolf ’tur. İlk olarak 1932 yılında yayınlandı. Atatürk’ün sağlığında yayınlanan ilk Atatürk biyografisidir. Ancak kitabın yurda girişi Bakanlar Kurulu kararınca yasaklanmıştır.       Kitabın yazarı Harold Cortenay Armstrong(1892-1943) İngiliz ordusunda yüzbaşı olarak görev almıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Yemen’de Türklerin eline esir düşerek Türkiye’ye getirildi. Savaş bitmeden kısa bir süre önce görevlilere rüşvet vererek Türkiye’den kaçmayı başardı. İngilizlerin İstanbul’u işgalinden sonra İstanbul’da görevlendirildi.  1923 yılında Türk