15 Mart 2019 günü vizyona yeni bir tarih filmi girdi. Türk İşi Dondurma. Yüzeysel ve kısa bir değerlendirme yapmam gerekirse; anlatılan tarihi olayın doğruluğu kesin olmasa da iyi bir hikayeyi, basit bir kurgu ve her filmde görülebilecek temel duygulandırma yöntemleriyle seyircinin karşısına koymuşlar. Filmin doğruluğu kesin olmayan hikayesi bu yazının konusu değil. Hikaye hakkındaki tarihi tartışmalara bakmak için bu cümleye tıklayabilirsiniz. Filmi izlemeyi düşünüyorsanız belirtmeliyim ki, tıklayacağınız bağlantıda yer alan hikaye ile filmdeki hikaye oldukça farklı.
Çanakkale'de, Arıburnu'nda bir anıt dikilidir. Bu anıtta, Atatürk'ün 1934'te Anzac (Avustralian and New Zeland Army Corps - Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) askerleri hakkında söylediği iddia edilen bir söylev yazılıdır.
İşte bu söylev, Türk İşi Dondurma filminin de sonunda dış ses tarafından okunur. Peki Atatürk 1934'te ne demiş:
"Those heroes that shed tehir blood and lost their lives... You are now lying in the soil of a friendly country. Therefore rest in peace. There is no difference between the Johnnies and the Mehmets to us where they lie side by side here in this country of ours... You, the mothers, who sent their sons from faraaway countries wipe away your tears; your sons are now lying in our bosom and are in peace, after having lost their lives on this land they have become our sons as well."
“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Bizim için Coniler ve Mehmetler arasında fark yoktur. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
Dememiş!
Sözlerin tamamını söylemediği gibi koyulaştırdığım yerin kendisiyle alakası bile yok. Dikkatimi çeken başka bir nokta ise baktığım her resmi-yerel sitede "anıtta yazanların Türkçesi şöyledir" denilen hiç bir çeviride, anıtta yazan "There is no difference between the Johnnies and the Mehmets to us" kısmı direkt olarak çevrilmemiş. Madem çevirmiyorsunuz neden yazıyor?
Bu konuyu belgeleriyle ortaya koyup araştıran Cengiz Özakıncı'nın makalesinden direkt alıntılıyorum:
"Lüleburgaz Atatürk İlkokulu
öğretmeni Tahsin Özeken, 15
Nisan 1977 günü, elinde 1969'da yayımlanmış "Belgelere Göre Eceabat Kılavuzu" adlı kitapçıkla Anafarta Ovası'nda dolaşırken; 1915'te İngiliz
komutasında Gelibolu'ya çıkan
"ANZAC" birliklerinde yüzbaşı olarak
görev yapmış yaşlı bir Avustralyalı'yla
karşılaşır ve ona elindeki kılavuzda
Atatürk'e ait gösterilen şu sözleri
aktarır: "Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir
dost vatanın toprağındasınız. Huzur
içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana koyun koyunasınız...
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe
gönderen analar! Gözyaşlarınızı siliniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler. Onlar
bu toprakta canlarını verdikten
sonra artık bizim evlatlarımız
olmuşlardır"
Avustralyalı eski ANZAK askeri,
1915'te işgale geldikleri ülkede kendilerini kahraman ilan eden bu sözleri duyunca çok sevinir; Özeken'in yazışma adresini alıp kılavuzda Atatürk'e
ait gösterilen sözleri defterine yazar
ve ülkesine döndüğünde, "Muharip
Anzaklar Derneği"ne iletir. Avustralya'daki "Gelibolu Çeşmeleri Onur
Kurulu Başkanı" Alan J. Campbell,
bu sözleri, yaptırmakta oldukları anıta
yazıt olarak koymayı düşünür ve
Özeken'e gönderdiği 12 Eylül 1977
günlü mektupta, Atatürk'ün bu sözleri
hangi tarihte ve nerede söylediğinin
belgesiyle birlikte kendisine bildirilmesini ister. Özeken, Campbell'in bu
mektubunu, 13 Ekim 1977 günü, Türk
Tarih Kurumu'na iletir. Kurum Genel
Müdürü Uluğ İğdemir, Campbell'i
yanıtlamak üzere hangi tarihte nerede
söylendiğini araştırdığı bu sözlerin,
Atatürk döneminde İçişleri Bakanlığı yapmış olan Şükrü Kaya'nın 10 Kasım
1953 günlü Dünya Gazetesi'nde yayımlanan söyleşisinde geçtiğini saptar. Şükrü Kaya, o söyleşisinde,
1934'te Çanakkale'de Mehmetçik Anıtı'nın başında bir
söylev verdiğini, içinde bu sözlerin
geçtiği söylev metnini Atatürk'ün
bizzat yazıp kendisine verdiğini
söylemektedir. İşte 1969'da basılan
Eceabat Kılavuzu'nda kaynağı belirtilmeksizin Atatürk'e ait denilerek
yayımlanan bu sözler; Şükrü Kaya'nın
1953'te yayımlanan o söyleşisinde,
Atatürk bizzat yazıp bana verdi
diyerek aktardığı o sözlerdir. İğdemir,
Türk Tarih Kurumu adına Alan J.
Campbell'e gönderdiği 10 Mart 1978 günlü resmi mektupta; "Atatürk'ün
1934'te Gelibolu'da İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya söylettiği çok anlamlı söylev" olarak nitelediği
bu sözleri, İngilizce'ye çevirerek gönderir. Campbell, İğdemir'e gönderdiği
7 Nisan 1978 günlü
mektupta, bu sözleri
birazcık değiştirerek Atatürk imzasıyla Avustralya'da yaptırdıkları anıta
koyduklarını bildirmiş ve anıtın
bir fotoğrafını da 31 Mayıs 1978 günlü
mektubunun ekinde İğdemir'e göndermiştir."
Birazcık değiştirilen yerler; metne "bizim için Coniler ve Mehmetlerin bir farkı yoktur" cümlesini sokmak, İğdemir'in 1934 olarak belirttiği tarihi 1931 yapmak ve Atatürk'ün Kemal olan adını Kamel olarak yazmak.
Fotoğraf Kaynak: https://bilgiveguc.blogspot.com
Anıtın, Arıburnu'na dikildiğini söylediğim yerin adı, 25 Nisan 1985 günü resmen 'Anzak Koyu' olarak değiştirildi. 25 Nisan 1915 günü sabahı Anzak askerleri Arıburnu'na çıkartma yapmaya başlamışlardı. Anzak Koyu adının verilmesine giden süreç hakkında daha fazla bilgi almak için cümleye tıklayabilirsiniz.
Atatürk'ün Şükrü Kaya'ya okuttuğu
söylevin tarihi 1934 değil 1931'dir. İçişleri Bakanı Şükrü
Kaya'nın Çanakkale Mehmetçik
Anıtı'na giderek orada çok önemli bir
söylev vereceği, 17 Ağustos 1931
günlü Cumhuriyet'in birinci sayfasında
kırmızı harflerle en önemli haber
olarak duyurulmuştur. Metne bakıldığı zaman anıtta yazanlarla bir ilgisi olmadığı görülüyor. Atatürk'ün okuttuğu söylevin tam metni için cümleye tıklayabilirsiniz.
Fotoğraf Kaynak: https://bilgiveguc.blogspot.com
Mustafa Kemal Atatürk barışı isteyen, zorlayan ve sürdürme eğiliminde olan bir devlet adamıydı. Ancak kendi askeriyle, büyük çoğunluğunun zorla ve gönülsüzce geldiği söylense bile işgalci konumundaki Anzak askerlerini bir tutacağını düşünmeyiz. Belgeler de bunu doğrular niteliktedir.
Bu sözlerin 1934'de Atatürk tarafından söylendiği neden yayılmış olabilir peki? 18 Nisan 1934'de Avustralya'dan Mustafa Kemal Paşa'ya mesaj gelir ve 25 Nisan'ın yıl dönümü için mesaj yayınlaması istenir. Atatürk ise bu isteği kırmaz ve kısaca şöyle der: "25 Nisan 1915 Gelibolu ihraç hareketi ve bu Yarımada'da cereyan eden bütün muharebeler, dünyaya orada kanlarını dökenlerin kahramanlığı ile beraber,
bu mücadelenin sebep olduğu
zayiatın milletleri
için ne kadar elemli olduğunu
göstermiştir."
The Star gazetesi, 25.04.1934
günlü sayısında, Atatürk'ün Türkiye'
den gönderilen Fransızca telgrafını, İngilizce'ye çevirip Fransızca metinle
bir arada yayımlarken "Eski Düşman,
Türkiye, Hatırlıyor!" (Turkey, Old
Foe, Remembers) başlığını atar;
"Türkiye'nin Diktatörü Kemal
Paşa" (Kemal Pasha, dictator of
Turkey) nitemini kullanır; ve yayımladığı İngilizce çeviriye, özgün telgraf
metninde bulunmayan "hiç bir
zaman unutulmayacaktır" (will
never be forgotten) ibaresini sokar. Aynı gazete bir ay ve bir yıl sonra da demeç isteğinde bulunur. Ancak bunlar yanıtsız bırakılır. Sebebi belli gibi.
Atatürk'ün Fransızca telgrafını İngilizce çeviriyle birlikte yayımlayan The Star gazetesinin 25.04.1934 günlü sayısı:
Fotoğraf Kaynak: https://bilgiveguc.blogspot.com
Atatürk'ün Avustralya'ya yolladığı tek demeci yukarıda aktarıldığı gibidir ve Şükrü Kaya'ya 1931'de okuması için verdiği kağıtta da anıttaki cümleler yazmamaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk barışı isteyen, zorlayan ve sürdürme eğiliminde olan bir devlet adamıydı, demiştim. Bu siyasetin en belirgin olduğu konular; Yunanistan ile mübadele konusu, İngiltere ile Musul konusudur. Milletler Cemiyeti'nin taraflı tutumu bilindiği halde görüşmelere devam edilmiş ve anlaşma yolları tercih edilmiştir. Savaş son tercihtir. Atatürk, anıtta yer alan sözleri söylememiş olsa da bu konu hakkında gerçekten söylediği güzel sözler vardır. Gerçekliği kanıtlanmamış bir söylev 1980'lerden beri Avustralya, Yeni Zelanda ve Türkiye'deki anıtların üzerinde yazmaktadır.
NOT: Cengiz Özakıncı'nın yazı içinde paylaştığım makalelerinden faydalanılarak yazılmıştır.
-------------------------------------------------------
Broken Hill Savaşı ile ilgili Fotoğraflar:
https://web.archive.org/web/20131103210441/http://www.battleofbrokenhill.com/ internet adresinde bulunan ve Broken Hill Savaşı'nı (Türk İşi Dondurma filminde anlatılan savaşı) anar nitelikte bir arma:
Tren yolu saldırının failleri olduğu iddia edilen Gül Muhammed ve Molla Abdullah:
Türk İşi Dondurma filminin afişi:
Yorumlar
Yorum Gönder