Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ben Kapitalizmim

"Merhaba Ben Kapitalizm, Küçük kızlarınızı Barbie bebeklerle büyüttüm, 'bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar' diye neden şaşırıyorsunuz! Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım! İstediğimi de elde ettim. 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşünden rahatsız.       Ben Kapitalizmim! Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesi için yetiyor!       Ben Kapitalizmim ve bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki hırsız bir CEO'nun hikayesi sizin için azim ve başarı hikayesi olabiliyor.       Ben Kapitalizmim ve ortalama bir insan günde 5,5 saat TV izlediği, kitap okumadığı, tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok!       Ben Kapitalizmim ve Steve Jobs tabii ki çok önemli biriydi, ancak %1'inizin ihtiyacı olan makineleri Üçüncü Dünya Ülkelerinde, ucuz işçilerle üretmekte çok başarılıydı. Elbette bütün kapitalistler birer aziz gibi konuşacaklar, tıpkı Bill Gates gibi

Bayraklı Höyüğü ve Smyrna

Bayraklı Höyüğü , Smyrna ’nın ilk kurulduğu yerdir. Bayraklı Höyüğü (İ.Ö. 3000-300) kayalık bir tepe ve üzerindeki yerleşme tabakalarından oluşmaktadır. Burada ele geçen en erken buluntular İ.Ö. 3000'e ait seramik parçalarıdır. İlk yerleşme Eski Tunç Çağı’na aittir. Tunç çağlarındaki yerleşmeler höyüğün küçük bir bölümünü kaplıyorken, Hellen çağlarında yerleşim, bugün modern duvarlarla çevrili sit alanının çok daha dışına taşmaktadır. Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev İ.Ö. 925 ile İ.Ö. 900'e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45x4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Smyrna kenti höyük üzerinde İ.Ö. 11. yüzyılda bir Aiol (Antik Yunanistan'daki başlıca 4 kavimden biri) kenti olarak kurulmuş ve İ.Ö. 1000-300 arasındaki 700 yıllık süreç içerisinde gelişmiştir. Eski İzmirliler kentlerini, İ.Ö. 9. yüzyıldan itibaren kerpiç tuğlalarl

Başarıda Şans mı Çalışmak mı Daha Etkili?

Az sonra okuyacağınız yazı, 2012  yılında sınıfımızda yapılan bir münazara yarışması için hazırladığım bir yazıdır. Münazara tartışma konusu "Başarı da şans mı çalışmak mı daha etkilidir?" .       Benim başında olduğum grubun savunduğu görüş şansın daha etkili olduğunu savunacaktı. Öğretmenimiz bana bunu savunmam gerektiğini söylediğinde "kesin yenildik" dedim. Çünkü inancım çalışmaktan yanaydı. Çalışmak konusunda daha ikna edici deliller bulabilirdim. Tabi bana düşen konuyu araştırmaya başlayınca konu hakkında daha çok düşünme imkanı buldum:       "Şansın sözlük anlamı talih, dil derneğine göre ise rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç. Günlük hayatta da çok kullandığımız bir kelime.       Konumuz bugün 'başarıda şans mı çalışmak mı etkili?'. Biz doğaüstü güç olan şanstan yanayız.       Aslında hayatımızı belirleyen en önemli unsurlardan biri şanstır denebilir. Günlük hayatta

Tarih-Siyaset İlişkisi Üzerine Kısa Bir Yazı

"Tarih, gerçek tarihçiler için bir ikilemdir. İstemediğin bir sonuçla karşı karşıya kaldığın zaman bunu görmezden mi geleceksin?"       Bu cümle içindeki soru, tarih açısından önemli bir noktaya dikkat çeker. Bir an için gerçekten bir tarihçi olduğunuzu hayal edin. Bu zamana kadar doğru bildiğiniz, düşüncelerinizin altyapısını oluşturan görüş, belgelerle tamamen çürütülmüş. Ne yaparsınız? (Bu noktada şu yazımıza da göz atabilirsiniz:  Backfire Effect ve Backfire Effect'e Karşı Saldırı ) Görmezden gelip, kendi görüşünüze dayanak oluşturacak belgelerin peşinde koşturmaya, bu belgeleri kendi görüş açınızdan yorumlamaya ve görüşünüze sarılmaya devam mı edersiniz yoksa yanlış biliyormuşum, gerçekler ortaya çıktığına göre tarihi bunun üzerinden yorumlamaya devam edeyim mi dersiniz?       Tarihi siyasetten ayrı tutmak neredeyse imkansızdır .  Bir tarih dergisi alın elinize ve aynı konunun anlatıldığı sayfaları açın. Bu okumaların ardından derginin hangi siyasi görüşe yakın o

Backfire Effect ve Backfire Effect'e Karşı Saldırı

Backfire Effect ; ne kadar kanıt sunulursa sunulsun, belli bir düşünceye sahip insanları düşüncelerinden vazgeçiremeyeceğinizi ortaya koyan psikolojisi teorisi.       Sanırım hepimizin aşina olduğu bir durum. Karşılıklı olarak bir tartışma yapılır, ama bu tartışma sırasında kimse düşüncelerinden vazgeçmez. Neden vazgeçsin ki? Açıklıyorum!       Amerika'da bir araştırma yapılır. 2006 yılında Brendan Nyhan ve Jason Ryfler adında iki psikolog karşıt politik görüşleri destekleyen uydurma makaleler hazırlarlar. Makaleler genellikle toplumda yanlış bilinen görüşleri savunur şekilde yazılmıştır. Deneklere önce uydurma olan makale verilir ve ardından gerçek makaleler verilir. Tamamen uydurma olan makalede, Irak'ta nükleer silah bulunduğu yazarken, gerçek makalede nükleer silah bulunmadığı yazmaktadır. Savaş yanlısı olanlar ilk makaleyi kabullenip ikinci makaleyi reddederler.       İşin asıl ilginç yanı ise gerçek makaleyi okuduktan sonra yanlış düşüncelerine iyice sahip çıkmaları