Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Zıplama Vakti: Merhaba Yeni Dünya

Bu yazıyı yazıyorum çünkü geçen sene (2016) bir film izledim. İntersteller ( Yıldızlararası ). Son sahne geçti, isimler akmaya başladı ama ben bekledim. Ekrana öylece baktım. Tüm görüntü ve sesler son bulunca elime kalemi alıp bir şeyler karalamaya başladım. Sonunun nereye varacağını bilmeden. Öyle ki ertesi gün derste, gece karalamaya başladığım yazının devamını yazarken buldum kendimi. Aklıma ilk gelen şey "bir gün dünyamızı tamamen terk edersek eğer bunun sebebi ne olur, kim olur? Dünya dışı sebepler mi yoksa bizler mi?" Uzay araştırmaları, dünya dışı yaşam, Mars'ta koloni... Bunlar harika çalışmalar. Ancak demek istediğim, Dünya yok olunca ve yeni bir gezegende yaşamaya başlayınca mı akıllanacağız? Tam şu anda insanlık olarak en gelişmiş noktadayız. Ve geçen her dakika daha da zeki varlıklar olmaya devam edeceğiz.  Tarihçiler günümüzün düşünce dünyalarıyla geçmişteki olayları açıklayamazlar. Bu hataya götürür. Bunun sonucunda doğru yargılara ulaşılamaz. Gel

Bir Şey Söylemek İstiyorum

Her zaman söyleyecek iki çift lafımız olur. Mesela bir "an" yaşanır ve o "an"ı kelimelere dökmeye çalışırız. Duygularımızı, hissettiklerimizi, düşündüklerimizi, kafamızın içinde beynimizden bağımsız dönüp duran çoğu şeyi kelimelere yansıtmaya çalışırız. Ben bu konuda pek başarılı olamıyorum. Zorluyorum, deniyorum, istiyorum. Aslında böyle bir şey mümkün mü ki? Şair veya yazar değilim. Ancak onlar da düşündüklerini yazıya dökmekte ne kadar ustalar? Ne kadar usta olabilirler ki? İşte bu yazıda bunun cevabını arıyorum.  Düşüncelerimin, daha önceden başkası tarafından daha iyi bir şekilde söylenmiş halini buldum hep karşımda. Şans eseri veya arayarak. Bu sebeple bir sözler arşivi tutmaya başladım kendime. Düşünmeyi bırakmadım elbette. Düşüncelerimi daha saygın bir hale getirmeyi öğrendim. Adını anımsamadığım bir filmde karakter lafına "babam bana hep şunu derdi" diye başladı. Bir sonraki sahnede yanında bulunana "babam böyle bir şey demedi ama insanlar

Kütüphaneden #4 - H. C. Armstrong - Bozkurt: Ama Nasıl Bozkurt

Kısa Kitap Tanıtımı:       Kitap dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde doğduğu çevreden Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan zamanı anlatırken ikinci bölümün sonu da Samsun’a gitmeden önce son buluyor. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde Birinci Dünya Savaşı sonundan başlayarak, Kurtuluş Savaşı ve modern Türkiye’nin inşası için yaptığı çalışmaları anlatarak kitabını sonlandırmış.       Biyografi türündeki kitabın orijinal adı Grey Wolf ’tur. İlk olarak 1932 yılında yayınlandı. Atatürk’ün sağlığında yayınlanan ilk Atatürk biyografisidir. Ancak kitabın yurda girişi Bakanlar Kurulu kararınca yasaklanmıştır.       Kitabın yazarı Harold Cortenay Armstrong(1892-1943) İngiliz ordusunda yüzbaşı olarak görev almıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Yemen’de Türklerin eline esir düşerek Türkiye’ye getirildi. Savaş bitmeden kısa bir süre önce görevlilere rüşvet vererek Türkiye’den kaçmayı başardı. İngilizlerin İstanbul’u işgalinden sonra İstanbul’da görevlendirildi.  1923 yılında Türk

Danimarka Yapımı Siyasi Bir Dizi: Borgen

Borgen , Danimarka yapımı siyasi bir dizidir. ABD'nin ve İngiltere'nin yapımları dışında bir dizi hiç izlememiştim, Borgen ilk oldu.  Dizinin kelime anlamını açıklayarak başlamak istiyorum. Borgen "kale" demek. Aynı zamanda Danimarka'daki Cristiansborg Sarayı'nın takma adı ve içerisinde parlamento, başbakanlık ofisini ve yüksek mahkemeyi barındırır. Danimarka'nın ilk kadın başbakanı seçilen baş karakterin adı Birgitte Nyborg. Dizinin ilk bölümü 2010 yılında yayınlandı, ülkenin ilk kadın başbakanı da 2011'de seçildi.  İlkeli ve dürüst bir siyasetçi olacak karşınızda önceden uyarayım. Ancak bu özellikleri siyaset ne kadar kaldırabilir? Bu ayrı bir tartışma konusu ve tartışılması gereken de bir konu. Ayrıca bu yazıda Türkiye siyasetiyle karşılaştırma yapmayacağım. Yazı gereksiz uzar, canınız sıkılır. Daha fazla beyin göçüne lüzum yok arkadaşlar. Dizinin ilgimi çeken çok fazla yanı olduğu için kısa süre içinde bitirdim. Mesela, açılış jeneriğ

Beylikler #2 - Çobanoğulları Beyliği ve Candaroğulları Beyliği

Çobanoğulları Beyliği, Moğol İstilası’nın henüz gerçekleşmediği bir dönemde ortaya çıkmış bir beylikti. Moğollar 1241-1244 yılları arasında Anadolu’nun istilasını gerçekleştirdi. Kösedağ Savaşı’yla kontrolü ele aldı. Bir hayli söz sahibi oldu ve Anadolu’yu her açıdan etkiledi. Selçuklular vergi vermeye başladı ve diğer beylikler gibi Çobanoğulları Beyliği de bu durumu kabullendi. Dolayısıyla bu dönem bey olan Alp Yörük’ün, bu araştırma yazımda etkin bir politika izleyemediğinden bahsedeceğim. Anadolu’nun diğer beylikleri düşünüldüğünde Muzaffereddin Yavlak Arslan Dönemi’nin ne kadar da sakin geçtiğinden bahsedeceğim. Bu beylik Kastamonu dolaylarında kurulmuş. Hüsameddin Çoban sınırlarını Bizans ucuna ve Trabzon İmparatorluğu ucuna doğru genişletmiş. Yıkılışının ardından bir nevi varis gibi aynı topraklar üzerinde Candaroğulları Beyliği kuruldu. Candaroğulları’nın kuruluşunda Moğol etkisi oldu. Emir Çoban’a ve Temurtaş’a bağlılığı bildirdiler ancak Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden